TUTANAK TUTULMASI HANGİ SONUÇLARA NEDEN OLUR?

Tutanak tutulması kavramına herkes az ya da çok aşinadır. Aslında herkes doğduğu andan itibaren tutanak tutulması işleminin bizzat muhatabı olmaktadır. Nitekim devlet, doğan her çocuğun doğumunu resmi olarak kayıt altına almakta, yani tutanak tutmaktadır. Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre tutanak, “Belgelenmesi gereken bir durumu tespit edenler tarafından imzalanan belge” anlamına gelmektedir.

Tutanak, günlük hayatta genellikle kötü anlamda, yani ilgilisi aleyhine hukuki sonuç doğuracak durumlar için kullanılmaktadır. Oysaki, tutanak, ilgilisi lehine veya aleyhine olsun, hukuki sonuç doğuracak her türlü durum için tutulabilir. Tutanak tutulmasındaki en önemli amaç, mevcut durumun yazıya geçirilerek belge ile tespit edilmesi ve söz konusu durumla alakalı olarak sonrasında yapılacak hukuki işlemlerde ispat engellerinin aşılmasıdır. Uygulamada en sık şekilde tutanak tutulan alanlar; askeri, adli makamlar ve kolluk güçlerindeki hukuki olay ve işlemler ile iş hukuku kapsamında gerçekleşen hukuki olay ve işlemlerdir. Nitekim bu alanlarda hukuki sonuç doğuracak çok sayıda olay veya işlem meydana gelmektedir.

Tutanak, belge nitelinde yazılı bir evraktır. Tutanak tutulması için tek bir kişinin dahi imzası yeterlidir. Tutanağın belge niteliği kazanmasında, imzalayanının tutanak konusu olayla doğrudan ilişkili olması şart değildir. Fakat tutulan tutanağın konusunu oluşturduğu hukuki olayla ilgili başlayan bir hukuki süreçte, tutanakla tespit edilen olayın ispatında bu tutanağı kimin imzaladığı önemli hale gelebilmektedir. Örneğin, bir işçinin işten istifa ettiğinin tespit edildiği yönünde işverence tek taraflı olarak tutulan tutanağın, iş sözleşmesinin istifa ile sona erdiği iddiasının ispatı bakımından hiçbir hukuki değeri bulunmamaktadır. Nitekim istifa iddiası yönünden bahsedilen tutanakta işçinin imzası yer almamaktadır.

İş hukuku kapsamında tutulan tutaklara ilişkin Yargıtay’ın içtihatlarına yansıyan uyuşmazlıklar, tutulan tutanakların mahkemelerce ne şekilde değerlendirilmesi gerektiği yönünde yol göstericidir. Yargıtay, tutulan tutanaklara dayalı olarak yapılan işlemlerde, öncelikle tutanakla tespit edilen durumun doğruluğun diğer belge veya tanıklarla ispatını şart koşmaktadır. Yani Yargıtay, somut olayın şartlarına göre değişmekle birlikte, tutulan tutanağı, tek başına işaret ettiği olayın ispatında yeterli görmemektedir. Özellikle de iş hukukuna ilişkin olarak, işçi-işveren arasındaki davalarda, delil olarak dosyaya sunulan tutanağı imzalayan kişilerin mahkemede resen tanık olarak dinlenilmesi ve oluşacak kanaate göre tutanakta yazılı olayın kabulü veya reddi yönünde bir karar verilmesi yönünde yerleşik Yargıtay uygulaması bulunmaktadır.

Nitekim Yargıtay 7. Hukuk Dairesi’nin 2014/806 E., 2014/6284 K. sayılı kararında,“Somut olayda, işverence tutulan 29.3.2012 tarihli tutanakta davacının yapması gereken işi yapmadığı küfürlü konuşarak etrafını rahatsız ettiği yazılıdır. Tutanak tanıkları dinlenmişse de söz konusu tutanak gösterilip olay günü gerçekleşen somut olay tanıklara sorulmamıştır. Yapılacak iş, tutanak tanıklarının yeniden dinleyerek tutanağın içeriği hakkında gerekli değerlendirme yapılmak suretiyle kıdem ve ihbar tazminatı hakkında bir karar vermek gerekirken mahkemece, bu husus gözetilmeksizin eksik inceleme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozma nedenidir”denilmektedir.

Tutanak tutulması, söz konusu olayın yazılı şekilde kayda geçirilerek belge niteliğine dönüştürülmesi ve olayla ilgili delillerin tespitinin yapılarak ispat zorluklarının ortadan kaldırılması bakımından oldukça yararlıdır. Gündelik hayatta çok farkında olunmasa da, trafik kazalarında tutulan kaza tutanakları, tutanak tutulmasının yararlarına en iyi örneklerden birisidir. Trafik kazasının hemen ardından, vakit kaybedilmeden ve deliller kaybolmadan tutulan tutanak genelde en doğru şekilde sonuca götüren, taraflarını hak kayıplarını en aza indiren tutanaktır. Gerçekleşen kaza ile ilgili zamanında tutanak tutulmaması veya hiç tutanak tutulmaması, kazadaki sorumluların, mağdurların tespiti ve kazaya karışanların kusur oranlarının belirlenmesi bakımından birçok ispat zorluğu ortaya çıkarmaktadır. 

Yine benzer şekilde, kanuni zorunluluğa rağmen bir işyerinde meydana gelen iş kazası ile ilgili tutanak tutulmaması halinde, kazanın mağduru olan işçinin gerçekleşen olayın iş kazası olduğunu ispatlaması için başka birtakım deliller getirmesi gerekecektir. Ceza hukuku uygulaması bakımından, gündelik hayatta sözlü ve ani şekilde gerçekleştirilen suç niteliğindeki fiillerin ispatı bakımından tutanak tutulması, suçun ispatı bakımından hayati öneme sahiptir. Nitekim çarşıda, yolda, otobüste, metroda, okulda, işyerinde vb. mekanlarda insan ilişkileri içerisinde sözlü ve ani olarak gerçekleşen tehdit, hakaret, şantaj vb. suçların ispatı için, bu fiillerin işlendiğine şahit olan mağdur dışındaki bir kişi ile birlikte tutulan basit bir tutanak, söz konusu suçla alakalı ileride yapılacak soruşturma ve kovuşturmada, işlenen suçun ispatı bakımından oldukça yararlı olacaktır. Uygulamada sözlü şekilde işlendiği iddia olunan hakaret ve tehdit gibi suçlarla ilgili soruşturmaların büyük çoğunluğu, bu konuda yeterli delil olmadığından takipsizlikle kapatılmaktadır.

İşbu yazımızda tutanak tutulmasının hukuken ne anlama geldiği sorusuna genel hatlarıyla ve kısaca cevap vermeye çalıştık. Hukukun çeşitli alanlarında yazılmış bulunan diğer makalelerimize ulaşmak için blog sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.