TARIM BAĞ-KUR SİGORTALILIĞININ TESPİTİ

Tarım bağ-kur sigortalılığının tespiti hususunda hangi kıstaslardan hareket edileceği, Yargıtay’ın çeşitli yıllara ait emsal kararları ile yerleşik haldedir. Bu kararların en önemlileri, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2011/10-230 E., 2011/319 K. sayılı kararı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 06.02.2002 gün ve 2002/21-69 E.-44 K. sayılı kararı; 03.07.2002 gün ve 2002/21-576 E.-584 K. sayılı kararı; 14.02.2007 gün ve 2007/21-73 E.-71 K. sayılı kararı, 14.02.2007 gün ve 2007/21-172 E. 2007/177 K. sayılı kararı; yine Hukuk Genel Kurulu’nun 24.03.2010 gün 2010/10-133 E.-174 K. sayılı kararlarıdır.

Yargıtay’ın yukarıda atıf yapılan emsal kararlarında belirtildiği üzere, Tarım Bağ-kuru kaynaklı hizmet tespit davalarının yasal dayanağı, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun geçici 7.maddesi delaletiyle mülga 2926 sayılı Kanunun 2, 6, 9 ve 10.maddeleridir. 2926 sayılı Kanun’un 2. maddesinde, diğer sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalan ve herhangi bir işverene hizmet akdiyle bağlı olmaksızın, 3.maddenin b bendinde tanımlanan tarımsal faaliyette bulunanların, Tarım Bağ-Kur sigortalısı sayılacakları belirtilmiştir. Mezkur Kanunun 3. maddesinin b bendinde “Tarımsal faaliyette bulunanlar: Kendi mülkünde, ortaklık veya kiralamak suretiyle başkalarının mülkünde, kamuya mahsus mahallerde ekim dikim, bakım, üretim, yetiştirme ve ıslah yollarıyla veya doğrudan doğruya tabiattan istifade etmek suretiyle bitki, orman, hayvan ve su ürünlerinin üretimini, avlanmasını, avcılar ve yetiştiriciler tarafından muhafazasını, taşınmasını sağlayanlar veya bu ürünlerden sair bir şekilde faydalanmak suretiyle kendi adına ve hesabına faaliyette bulunanlar” olarak tanımlanmıştır. Aynı Kanunun 6. maddesinde ise, diğer sosyal güvenlik kuruluşları kapsamına tâbi bir işte çalışanların, çalışmaya başladıkları tarihten bir gün önce, sigortalılıklarının sona ereceği hüküm altına alınmış, 5. maddenin 1. fıkrasında, sigortalı olmanın zorunlu olduğu, 2.fıkrasında, sigortalı olmaktan kaçınılamayacağı ve vazgeçilemeyeceği belirtilmiştir. Ayrıca aynı Kanunun 9. maddesi Kuruma re’sen tescil yükümlülüğü yüklemiştir.

Anılan Kanunun 10.maddesine göre ise, kayıt ve tescil işlemlerinde Valilik, Kaymakamlık, Özel İdare, Belediye, Muhtarlık ve Nüfus İdareleri kayıtları ile, diğer kamu kurum ve kuruluşlarının, kanunla kurulu meslek kuruluşlarının, Tarım Satış Kooperatifler Kanunu’na göre kurulan pancar ekicileri İstihsal Kooperatifleri ile Birliği, T.Şeker Fabrikaları Anonim Şirketi ve tarım kesimine yönelik faaliyette bulunan milli bankaların kayıtlarının esas alınacağı bildirilmiştir. Bu kayıtlar tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışmanın yasal karinesidir. Yargıtay’ın kararlılık kazanmış uygulaması ile de, Tarım Bağ-Kur sigortalılığının kanıtlanması yönünde zirai kuruluşların kayıtları karine olarak kabul edilmektedir. Fakat aşağıda açıklanacağı üzere, söz konusu kayıtlar tek başına sigortalılığın tespitinde yeterli olmamaktadır.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun yukarıda anılan kararları çerçevesinde Tarım bağ-kur sigortalılığının tespiti konusunda esas alınacak kıstaslar şu şekildedir:

  • Davacının nerede oturduğu, tarımsal faaliyetinin bulunup bulunmadığı kolluk marifetiyle araştırılmalı,
  • Dönem içinde Ziraat Bankası ve Kooperatif veya Birlikler aracılığıyla “Tarımsal amaçlı Kredi” kullanıp kullanmadığı araştırılmalı,
  • Tarımsal faaliyetin varlığı, davacının hangi ürünleri ekerek bunları nerelere nasıl sattığı, köy muhtarı ve ihtiyar heyeti üyeleri gibi çalışmayı yakından bilebilecek durumdaki tanıklar dinlenilerek açıklığa kavuşturulmalı,
  • Dönem içinde ürün teslimatından dolayı prim kesintisi yapılıp yapılmadığı araştırılmalı,
  • Dönem içinde sigortalılık iradesini ortaya koyacak şekilde prim ödemesi yapılıp yapılmadığı araştırılmalı,
  • 04.2006 gün ve 26149 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 5488 sayılı Tarım Kanunu’nun 19. maddesi uyarınca çiftçi kayıt sistemine dahil edilerek doğrudan gelir desteği alıp almadığı araştırılmalı,
  • Dönem içinde başka Sosyal Güvenlik Kuruluşlarına tabi sigortalılığı mevcut olup olmadığı araştırılmalı,
  • Davacının adına kayıtlı tarlası olup olmadığı araştırılmalı,
  • Davacı adına kayıtlı olmasa dahi kira sözleşmesi ile tarla kiralama yöntemiyle tarım yapmadığı araştırılmalı,
  • Davacı adına kayıtlı traktör veya diğer tarım araçları bulunup bulunmadığı araştırılmalı,
  • Davacının hangi ürünleri, ne zamandan beri, nerede ve ne kadar ürettiği, nerelerde sattığı araştırılmalı,
  • Davacıdan ürettiği ürünleri satışından ilgili kurumlarca prim tevkifatı yapılıp yapılmadığı araştırılmalı,

Ve sonuç olarak, tarım bağ-kuru bakımından sigortalılığının tespitini isteyen kişinin gerçekte tarımsal faaliyetinin başlayıp, kesintisiz şekilde devam edip etmediği tespit edilmelidir.

Yargıtay hizmet tespiti davalarında, Kuruma tescil, iradi prim ödemesi veya prim tevkifatının bulunmasını doğrudan delil saymakta ve bağ-kur sigortalılığını bu kayıtlara göre başlatabilmektedir. Fakat Kuruma tescil, iradi prim ödemesi veya ilgili kurumdan tevfikat yoksa, hizmet tespit davalarında olumlu karar alma şansı oldukça azalmaktadır.

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi, 2020/2742 E., 2020/4360 K. sayılı emsal kararında, ziraat odasında mevcut bulunan kaydının tek başına tarım bağ-kur sigortalılığının tespitinde esas alınamayacağına hükmetmiştir. Yine diğer çok sayıda kararında ise Yargıtay, yukarıda on iki madde halinde sayılan kriterlerin mahkemece araştırılıp bütünsel olarak bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda hizmet tespiti talebine ilişkin tarımsal faaliyetin gerçekte bulunup bulunmadığının belirlenmesi gerektiği yönünde açıklamalarda bulunmuştur.

Hukukun çeşitli alanlarında yazılmış bulunan diğer makalelerimize ulaşmak için blog sayfamızı ziyaret edebilirsiniz. Ayrıca hizmet tespit davasına ilişkin çok sayıda emsal karara bu bağlantı üzerinden ulaşabilirsiniz.