İNTERNET ÜZERİNDEN ALIŞVERİŞ YAPARKEN NELERE DİKKAT ETMELİYİZ

I. İNTERNET ALIŞVERİŞLERİNDE TÜKETİCİ HAKLARI BAĞLAMINDA İNTERNET ALIŞVERİŞİNİ NORMAL ALIŞVERİŞTEN AYIRAN HUSUS

İnternet Alışverişlerinde Tüketici Hakları konusuna giriş yapmadan önce, genel olarak internet alışverişlerinin normal alışverişlerden hangi yönlerden ayrıldığının tespit edilmesi gerekmektedir. İnternet üzerinden alışverişi normal alışverişten ayıran en önemli unsur, satıcı ile alıcının birbirlerinden uzak mesafelerde olması ve fiziken bir araya gelip sözleşme imzalama fırsatlarının bulunmamasıdır. Dolayısıyla bu durum, yani taraflar arasındaki fiziki bağımsızlık, sözleşmenin ifasında da bir takım hukuki sonuçlar meydana getirmektedir.

İşte sözleşmenin taraflarının birbirlerinden fiziki ve mekansal olarak uzakta bulunmalarına rağmen aralarında sözleşme imzalayarak bir alım-satım yani alışveriş yapabilmelerine imkan tanıyan hukuki düzenleme, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 48’inci maddesinde ve Mesafeli Sözleşmeler Yönetmeliği’nin 4/1-e maddesinde yer almaktadır.

II. İNTERNET ALIŞVERİŞLERİNDE TÜKETİCİ HAKLARI BAĞLAMINDA İNTERNET ALIŞVERİŞLERİNDE İMZALANAN SÖZLEŞMENİN HUKUKİ NİTELİĞİ

İnternet üzerinden yapılan alışverişte, tüketici ile satıcı arasında yapılan sözleşmenin hukuki niteliği mesafeli sözleşmedir. Mesafeli sözleşme, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 48’inci maddesi ile Mesafeli Sözleşmeler Yönetmeliği’nin 4/1-e maddesinde tanımlanmaktadır.

TKHK m.48/1’e göre, “Mesafeli sözleşme, satıcı veya sağlayıcı ile tüketicinin eş zamanlı fiziksel varlığı olmaksızın, mal veya hizmetlerin uzaktan pazarlanmasına yönelik olarak oluşturulmuş bir sistem çerçevesinde, taraflar arasında sözleşmenin kurulduğu ana kadar ve kurulduğu an da dâhil olmak üzere uzaktan iletişim araçlarının kullanılması suretiyle kurulan sözleşmelerdir.”

Mesafeli Sözleşmeler Yönetmeliği m.4/1(e)’ye göre ise, “Satıcı veya sağlayıcı ile tüketicinin eş zamanlı fiziksel varlığı olmaksızın, mal veya hizmetlerin uzaktan pazarlanmasına yönelik olarak oluşturulmuş bir sistem çerçevesinde, taraflar arasında sözleşmenin kurulduğu ana kadar ve kurulduğu an da dahil olmak üzere uzaktan iletişim araçlarının kullanılması suretiyle kurulan sözleşme, mesafeli sözleşmedir.”

İnternet üzerinden yapılan alışverişlerin hukuki niteliğinin ne olduğunun belirlenmesi, bu alışverişlerde bir takım sorunlar yaşanması durumunda ne şekilde hareket edileceği veya hangi hukuki yollara başvurulacağı noktasında bizlere yol göstermesi bakımından oldukça önemlidir. Bu açıdan, internet alışverişlerinin hukuki niteliğinin mesafeli satış olduğunu tespit ettiğimize göre, bu sözleşmelerin ifası kapsamında hangi sorunların yaşanabileceği ve bu sorunlara karşı hangi hukuki yollara başvurulabileceği incelenmelidir.

III. İNTERNET ALIŞVERİŞLERİNDE TÜKETİCİ HAKLARI BAĞLAMINDA MESAFELİ SATIŞ SÖZLEŞMESİNİN HÜKÜM VE SONUÇLARI

Kanun’da, mesafeli sözleşmelerin oluşturulma aşamasına ilişkin bir takım usuli düzenlemeler öngörmektedir. Öncelikle internet aracılığı ile yapılan bir alışverişte tüketici, mesafeli sözleşmeyi ya da buna karşılık gelen herhangi bir teklifi kabul etmeden önce alışverişe ilişkin tüm hususlarda, yani sözleşme hükümleri, bedel, teslimat, masraflar, yaptırımlar vb. diğer husularda ve siparişi onaylandığı takdirde ödeme yükümlülüğü altına gireceği konusunda açık ve anlaşılır şekilde satıcı veya sağlayıcı tarafından bilgilendirilmelidir. Bu zorunluluk Kanun’un 48/2’nci maddesinde açıkça düzenlenmektedir. Eğer satıcı tarafından tüketici bu şekilde bilgilendirilmeden alışveriş gerçekleşirse, tüketici, Kanuna açık aykırılık nedeniyle söz konusu sözleşmeyle bağlı olmaz. Dolayısıyla bu şekilde yeterince bilgilendirilmeden alışveriş yapmışsanız, alışverişten memnun değilseniz ve aldığınız ürünü iade etmeniz gerekiyorsa, yapmanız gereken sözleşmeye bağlı olmadığınızı karşı tarafa bildirerek ödediğiniz ücretinizin iadesini talep etmeniz ve aldığınız ürünü sonrasında iade etmenizdir. Tabi ki, satıcı taraf ile aranızda iade konusunda sorun yaşamak istemiyor iseniz, ispat kolaylığı açısından, satıcı ile olan tüm görüşmelerinizi yazılı olarak gerçekleştirmeniz, sizlere ileride ortaya çıkabilecek muhtemel dava, takip, soruşturma ve kovuşturmalarda önemli avantaj sağlayacaktır. Eğer söz konusu alışveriş bir dava haline gelerek Türk Mahkemelerinin önüne gelmişse, bu durumda tüketicinin bilgilendirildiğine ilişkin ispat yükü, satıcı veya sağlayıcıya ait olacaktır. Yani tüketici olarak sizler, ispat konusunda, yargılama sürecinde üstün konumda bulunacaksınız.

Satıcı veya sağlayıcı, tüketicinin siparişinin kendisine ulaştığı andan itibaren taahhüt edilen süre içinde edimini yerine getirmek zorundadır. Kanuna göre, mal satışlarında bu süre her hâlükârda otuz günü geçemez. Satıcı veya sağlayıcının bu süre içinde edimini yerine getirmemesi durumunda tüketici sözleşmeyi feshedebilir. Yani örnek vermek gerekirse, internetten sipariş etmiş olduğunuz ürün, sipariş tarihinden itibaren 30 gün içerisinde tarafınıza teslim edilmezse, sözleşmeyi fesih hakkınız bulunmaktadır. Fakat çoğu zaman mesafeli satım sözleşmelerinde tüketiciye daha kısa bir sürede, örneğin 15 günlük cayma hakkı tanındığından 30 günlük sürenin uygulanmasına gerek kalmamaktadır. Nitekim ürünün teslim süresi uzadığında tüketiciler, haklı olarak sözleşmeden cayma yoluna gitmektedirler.

Oluşturdukları sistem çerçevesinde, uzaktan iletişim araçlarını kullanmak veya kullandırmak suretiyle satıcı veya sağlayıcı adına mesafeli sözleşme kurulmasına aracılık edenler, yani gündelik hayatta Amazon tarzı internet sitesi üzerinden farklı satıcıların ürünlerinin satışına aracılık edenler, mesafeli satışlarda, satıcı veya sağlayıcı ile yapılan işlemlere ilişkin kayıtları tutmak ve istenilmesi hâlinde bu bilgileri ilgili kurum, kuruluş ve tüketicilere vermekle yükümlüdür. Ayrıca burada belirtmek gerekir ki, aracı niteliğindeki bu internet siteleri, satıcı veya sağlayıcı ile yaptıkları sözleşmeye aykırı fiillerinden dolayı hukuken sorumludur. Örnek vermek gerekirse, satıcı “x” şirketinin bir ürününü 100,00-TL’den satışa sunacağını kabul eden bir aracı internet sitesi, bu anlaşmaya rağmen ürünü 80,00-TL’ye satışa çıkarırsa, bu satıştan kaynaklanan 20,00-TL’lik satıcı zararı, bizzat aracı internet sitesi tarafından karşılanmak zorundadır. Tüketici açısından somut örneğe bakarsak, tüketiciye sunulan, yani icap edilen fiyat 80,00-TL olduğundan, tüketicin mesafeli satış sözleşmesini onayladığı anda bu tutar üzerinden alışveriş kesinleşmiş olur. Bu aşamadan sonra aracı internet sitesi, fiyatta hata olduğunu iddia edip ürünü teslimden kaçınamaz. Tüketicinin hakları bu anlamda korunmuş olur.

Mesafeli sözleşmelerde, kapsam dışı sözleşmeler, tüketici ile satıcı ve sağlayıcının hak ve yükümlülükleri, cayma hakkı, bilgilendirme yükümlülüğü, teslimat ile diğer uygulama usul ve esasları Mesafeli Sözleşmeler Yönetmeliği ile belirlenmiştir. Kanun’da yer alan düzenlemelerde soru işareti bulunan hususlarla ilgili Yönetmelik açıklayıcı olacaktır.

IV. İNTERNET ALIŞVERİŞLERİNDE TÜKETİCİ HAKLARI BAĞLAMINDA CAYMA HAKKI

İnternet Alışverişlerinde Tüketici Hakları gündeme geldiğinde tüketicilerin aklına gelen en önemli kavramlardan birisi de cayma hakkıdır. Nitekim internet alışverişleri günümüzde fiziki alışverişlerde neredeyse yarışır hale gelmiştir. Hatta dünyanın en zengin insanı olan Amazon’un patronu Jeff Bezos’un serveti yaklaşık 200 milyar dolardır. Bu miktar, dünyadaki ülkelerin birçoğunun milli gelirinden daha fazladır. Jeff Bezos’un servetinin kaynağı, internet üzerinden alışverişlere aracılık eden internet sitesi Amazondur. Konuyu daha fazla dağıtmamak adına, internet üzerinden yapılan alışveriş sayısının tavan yaptığı göz önüne alınırsa, cayma hakkının tüketiciler bakımından ne derece önemli olduğu anlaşılacaktır.

Cayma hakkı, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 48/4’üncü maddesinde ve Mesafeli Sözleşmeler Yönetmeliği’nin 9 ile 15’inci maddeleri arasında düzenlenmektedir. Cayma hakkı genel olarak, imzalanmış olan bir sözleşmeden, hiçbir sebep göstermek zorunda olmaksızın ve tazminat, masraf, cezai şart vb. maddi yükümlülüklerle karşılaşmaksızın dönülebilmesi anlama gelmektedir. Cayma hakkı, tüketici bakımından, geçerli bir şekilde kurulmuş olan alım-satım sözleşmesinden dönülmesinin en kolay ve sorunsuz yoludur. Bu açıdan, internet üzerinden yapılan alışverişten memnun olmamanız durumunda tüketici olarak ilk başvurmanız gereken seçenek, eğer süresini geçirmemişseniz cayma hakkı olacaktır. İnternet Alışverişlerinde Tüketici Haklarının en önemlisi de kuşkusuz bu haktır. 

Kanun’un 48/4’üncü maddesine göre, tüketici, on dört gün içinde herhangi bir gerekçe göstermeksizin ve cezai şart ödemeksizin sözleşmeden cayma hakkına sahiptir. Cayma hakkı, sözleşmeden cayıldığına ilişkin bir bildirimin karşı tarafa gönderilmesi suretiyle kullanılır. Bildirimin şekli konusunda Kanun’da bir açıklık yoktur. Kanun’da cayma hakkının kullanıldığına dair bildirimin 14 gün içinde satıcı veya sağlayıcıya yöneltilmiş olmasının yeterli olduğundan bahsedilmektedir. Bu açıdan, cayma bildiriminin herhangi bir şekle tabi olmadığı, dolayısıyla bildirimin yapıldığının her türlü delille ispatlanabileceği söylenebilir.

Satıcı veya sağlayıcı, cayma hakkı konusunda tüketicinin bilgilendirildiğini ispat etmekle yükümlüdür. Ayrıca burada önemle belirtmek gerekir ki, tüketici, cayma hakkı konusunda gerektiği şekilde bilgilendirilmezse, cayma hakkını kullanmak için on dört günlük süreyle bağlı değildir. Her hâlükârda bu süre cayma süresinin bittiği tarihten itibaren bir yıl sonra sona erer. Tüketici, cayma hakkı süresi içinde malın mutat kullanımı sebebiyle meydana gelen değişiklik ve bozulmalardan sorumlu değildir.

Mesafeli Sözleşmeler Yönetmeliği’nde, Kanun’dan farklı olarak, cayma hakkının nasıl kullanılacağı, cayma hakkında tarafların hak ve yükümlülükleri, cayma hakkının kullanımının yan sözleşmelere etkisi ve cayma hakkının istisnaları da düzenleme altına alınmaktadır.

Yönetmeliğin 11’inci maddesinde cayma hakkının nasıl kullanılacağı açıklanmaktadır. Buna göre; cayma hakkının kullanıldığına dair bildirimin cayma hakkı süresi dolmadan, yazılı olarak veya kalıcı veri saklayıcısı ile satıcı veya sağlayıcıya yöneltilmesi yeterlidir. Cayma hakkının kullanılmasında tüketici, Yönetmeliğin ekinde yer alan formu kullanabileceği gibi cayma kararını bildiren açık bir beyanda da bulunabilir. Satıcı veya sağlayıcı, tüketicinin bu formu doldurabilmesi veya cayma beyanını gönderebilmesi için internet sitesi üzerinden seçenek de sunabilir. İnternet sitesi üzerinden tüketicilere cayma hakkı sunulması durumunda satıcı veya sağlayıcı, tüketicilerin iletmiş olduğu cayma taleplerinin kendilerine ulaştığına ilişkin teyit bilgisini tüketiciye derhal iletmek zorundadır. Sesli iletişim yoluyla yapılan satışlarda, satıcı veya sağlayıcı, Yönetmeliğin ekinde yer alan formu en geç mal teslimine veya hizmet ifasına kadar tüketiciye göndermek zorundadır. Tüketici bu tür satışlarda da cayma hakkını kullanmak için bu formu kullanabileceği gibi, ikinci fıkradaki yöntemleri de kullanabilir. Bu maddede geçen cayma hakkının kullanımına ilişkin ispat yükümlülüğü tüketiciye aittir.

Yönetmeliğin 12’nci maddesinde, satıcı ve sağlayıcının yükümlülükleri düzenlenmektedir. Buna göre; satıcı veya sağlayıcı, tüketicinin cayma hakkını kullandığına ilişkin bildirimin kendisine ulaştığı tarihten itibaren on dört gün içinde, varsa malın tüketiciye teslim masrafları da dahil olmak üzere tahsil edilen tüm ödemeleri iade etmekle yükümlüdür. Satıcı veya sağlayıcı, birinci fıkrada belirtilen tüm geri ödemeleri, tüketicinin satın alırken kullandığı ödeme aracına uygun bir şekilde ve tüketiciye herhangi bir masraf veya yükümlülük getirmeden tek seferde yapmak zorundadır. Cayma hakkının kullanımında, 5 inci maddenin birinci fıkrasının (g) bendi kapsamında, satıcının iade için belirttiği taşıyıcı aracılığıyla malın geri gönderilmesi halinde, tüketici iadeye ilişkin masraflardan sorumlu tutulamaz. Satıcının ön bilgilendirmede iade için herhangi bir taşıyıcıyı belirtmediği durumda ise, tüketiciden iade masrafına ilişkin herhangi bir bedel talep edilemez. İade için ön bilgilendirmede belirtilen taşıyıcının, tüketicinin bulunduğu yerde şubesinin olmaması durumunda satıcı, ilave hiçbir masraf talep etmeksizin iade edilmek istenen malın tüketiciden alınmasını sağlamakla yükümlüdür.

Yönetmeliğin 13’ünci maddesinde, tüketicinin yükümlülükleri düzenlenmektedir. Buna göre; satıcı veya sağlayıcı malı kendisinin geri alacağına dair bir teklifte bulunmadıkça, tüketici cayma hakkını kullandığına ilişkin bildirimi yönelttiği tarihten itibaren on gün içinde malı satıcı veya sağlayıcıya ya da yetkilendirmiş olduğu kişiye geri göndermek zorundadır. Tüketici, cayma süresi içinde malı, işleyişine, teknik özelliklerine ve kullanım talimatlarına uygun bir şekilde kullandığı takdirde meydana gelen değişiklik ve bozulmalardan sorumlu değildir.

Yönetmeliğin 14’ünci maddesinde, cayma hakkının kullanımının yan sözleşmelere etkisi düzenlenmektedir. Buna göre; kanunun 30 uncu maddesi hükümleri saklı kalmak koşuluyla, tüketicinin cayma hakkını kullanması durumunda yan sözleşmeler de kendiliğinden sona erer. Bu durumda tüketici, 13 üncü maddenin ikinci fıkrasında belirtilen haller dışında herhangi bir masraf, tazminat veya cezai şart ödemekle yükümlü değildir. Satıcı veya sağlayıcı, tüketicinin cayma hakkını kullandığını yan sözleşmenin tarafı olan üçüncü kişiye derhal bildirmelidir.

Yönetmeliğin 15’inci maddesinde, cayma hakkının istisnaları düzenlenmektedir. Bu maddede, dikkatli biçimde incelenmesi gereken çok önemli hükümler bulunmaktadır. Aşağıda sayılan durumlarda cayma hakkının kullanılması mümkün değildir. Maddeyi doğrudan alıntı yaparsak;

MADDE 15 – (1) Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça, tüketici aşağıdaki sözleşmelerde cayma hakkını kullanamaz:
a) Fiyatı finansal piyasalardaki dalgalanmalara bağlı olarak değişen ve satıcı veya sağlayıcının kontrolünde olmayan mal veya hizmetlere ilişkin sözleşmeler.
b) Tüketicinin istekleri veya kişisel ihtiyaçları doğrultusunda hazırlanan mallara ilişkin sözleşmeler.
c) Çabuk bozulabilen veya son kullanma tarihi geçebilecek malların teslimine ilişkin sözleşmeler.
ç) Tesliminden sonra ambalaj, bant, mühür, paket gibi koruyucu unsurları açılmış olan mallardan; iadesi sağlık ve hijyen açısından uygun olmayanların teslimine ilişkin sözleşmeler.
d) Tesliminden sonra başka ürünlerle karışan ve doğası gereği ayrıştırılması mümkün olmayan mallara ilişkin sözleşmeler.
e) Malın tesliminden sonra ambalaj, bant, mühür, paket gibi koruyucu unsurları açılmış olması halinde maddi ortamda sunulan kitap, dijital içerik ve bilgisayar sarf malzemelerine ilişkin sözleşmeler.
f) Abonelik sözleşmesi kapsamında sağlananlar dışında, gazete ve dergi gibi süreli yayınların teslimine ilişkin sözleşmeler.
g) Belirli bir tarihte veya dönemde yapılması gereken, konaklama, eşya taşıma, araba kiralama, yiyecek-içecek tedariki ve eğlence veya dinlenme amacıyla yapılan boş zamanın değerlendirilmesine ilişkin sözleşmeler.
ğ) Elektronik ortamda anında ifa edilen hizmetler veya tüketiciye anında teslim edilen gayrimaddi mallara ilişkin sözleşmeler.
h) Cayma hakkı süresi sona ermeden önce, tüketicinin onayı ile ifasına başlanan hizmetlere ilişkin sözleşmeler.

V. İNTERNET ALIŞVERİŞLERİNDE TÜKETİCİ HAKLARI BAĞLAMINDA SÖZLEŞMEDEN DÖNME, BEDEL İNDİRİMİ, MAL DEĞİŞİMİ VEYA ÜCRETSİZ ONARIM TALEPLERİ

İnternet üzerinden yapılan alışverişlerde, sözleşmeyle bağlı kalınmak istenmiyorsa, cayma hakkı için Kanun’da öngörülen 14 günlük süre de geçirilmiş ise, artık tüketiciler bakımından en mantıklı seçenek, eğer şartları oluşmuşsa ayıba karşı tekeffül hükümlerine başvurmaktır. Daha önceki hukuki yazılarımızda ayrıntılı olarak ayıba karşı tekeffülden bahsedildiğinden, bu başlık altında yalnızca özet olarak açıklamalar yapılacaktır.

Eğer internet üzerinden alınan ürün, doğası gereği kendisinden beklenen nitelik ve nicelikleri taşımıyorsa veya satıcı tarafından vaad edilen özellikte değilse hukuken ayıplı olarak kabul edilir. Örneğin, internetten sipariş edilen bir telefon ya da TV’nin ekranı kırık olarak gelmişse veyahut 4K kalitede video izlenebileceği vaad edilen bir TV gerçekte 720p kalitenin ötesine geçemiyorsa söz konusu malda ayıp olduğu kabul edilmelidir.

Türk Borçlar Kanunu’nda, satın alınan ürünün ayıplı olması durumunda tüketicinin, sözleşmeden dönme, bedel indirimi, mal değişimi ve ücretsiz onarım seçeneklerinden herhangi birisini seçebileceği belirtilmektedir. Fakat 4 adet seçimlik bu yollardan herhangi birisine başvurabilmek için öncelikle ayıba karşı tekeffülün şekli şartlarının yerine getirilmesi gerekmektedir. Ayıba karşı tekeffülün şekli şartları, muayene ve ihbar yükümlülükleridir.

TBK m.223’e göre, alıcı, devraldığı satılanın durumunu işlerin olağan akışına göre imkân bulunur bulunmaz gözden geçirmek ve satılanda satıcının sorumluluğunu gerektiren bir ayıp görürse, bunu uygun bir süre içinde ona bildirmek zorundadır. Alıcı gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse, satılanı kabul etmiş sayılır. Ancak, satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak bir ayıp bulunması hâlinde, bu hüküm uygulanmaz. Bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa, hemen satıcıya bildirilmelidir; bildirilmezse satılan bu ayıpla birlikte kabul edilmiş sayılır.

Kanun’un ilgili maddesinden açıkça anlaşıldığı üzere, tüketici, internetten sipariş ettiği malın tesliminden sonra imkan bulur bulmaz malı gözden geçirmek, yani mal üzerinde ayıp bulunup bulunmadığına yönelik muayene yapmakla yükümlüdür. Yani örneğin, yukarıda vermiş olduğumuz TV örneğinde, kargonun siparişi tarafınıza tesliminden sonra ilk fırsatta ürünün kutusunu makul bir şekilde açıp, üründe herhangi bir ayıp olup olmadığını kontrol etmeniz gerekmektedir. Eğer bu muayene yükümlülüğünü yerine getirmezseniz, ürünü bu şekilde kabul etmiş sayılırsınız ve satıcıya karşı ayıba karşı tekeffül hükümleri çerçevesinde herhangi bir talepte bulunamazsınız.

Ürünü imkan bulur bulmaz muayene ettiniz ve üründe ayıp bulunduğunu tespit ettiniz. Bu durumda yapmanız gereken, malın ayıplı olduğunu uygun bir süre içerisinde satıcı veya aracı internet sitesine bildirmenizdir. Bildirimin nasıl yapılacağı konusunda bir kural bulunmamaktadır. Bu nedenle e-posta, mektup, sms, noter ve telefon araması gibi yollarla ayıp durumunun satıcı veya aracıya bildirilmesi mümkündür. Bu noktada uygulamada karşılaşılan sorun, bildirimin yapıldığının ispatı noktasındadır. Kanun, ayıp bildiriminin yapıldığının hangi şekilde ispat edilebileceğine yönelik düzenleme getirmemiştir. Bu açıdan her şekilde, yani yazılı-sözlü, görsel-işitsel tüm delillerle veyahut tanık dinletmek suretiyle ayıp bildiriminin yapıldığı ispat edilebilir.

Yukarıda yapılan açıklamalar olağan ayıplar açısından geçerli şekli kurallardır. Eğer satın alınan üründe normal bir muayene ile fark edilemeyecek nitelikte bir ayıp, yani gizli ayıp bulunuyorsa, bu durumda tüketici ayıbın ortaya çıkmasından hemen sonra satıcı veya sağlayıcıya ayıbı bildirmek zorundadır.

TKHK m.10’da ispat yüküne ilişkin karinelerden bahsedilmektedir. Buna göre, teslim tarihinden itibaren altı ay içinde ortaya çıkan ayıpların, teslim tarihinde var olduğu kabul edilir. Bu durumda malın ayıplı olmadığının ispatı satıcıya aittir. Bu karine, malın veya ayıbın niteliği ile bağdaşmıyor ise uygulanmaz. Tüketicinin, sözleşmenin kurulduğu tarihte ayıptan haberdar olduğu veya haberdar olmasının kendisinden beklendiği hâllerde, sözleşmeye aykırılık söz konusu olmaz. Bunların dışındaki ayıplara karşı tüketicinin seçimlik hakları saklıdır. Satışa sunulacak ayıplı mal üzerine ya da ambalajına, üretici, ithalatçı veya satıcı tarafından tüketicinin kolaylıkla okuyabileceği şekilde malın ayıbına ilişkin açıklayıcı bilgiyi içeren bir etiket konulur. Bu etiketin tüketiciye verilmesi veya ayıba ilişkin açıklayıcı bilginin tüketiciye verilen fatura, fiş veya satış belgesi üzerinde açıkça gösterilmesi zorunludur. Teknik düzenlemesine uygun olmayan ürünler ise hiçbir şekilde piyasaya arz edilemez. Bu ürünlere, Ürünlere İlişkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair Kanun ve ilgili diğer mevzuat hükümleri uygulanır.

Ayıp bildiriminin yukarıda belirtilen şekillerde yapılmasından sonra, tüketici 4 adet seçimlik hakka sahip olmaktadır. TKHK m.11’e göre, malın ayıplı olduğunun anlaşılması durumunda tüketici;
a) Satılanı geri vermeye hazır olduğunu bildirerek sözleşmeden dönme,
b) Satılanı alıkoyup ayıp oranında satış bedelinden indirim isteme,
c) Aşırı bir masraf gerektirmediği takdirde, bütün masrafları satıcıya ait olmak üzere satılanın ücretsiz onarılmasını isteme,
ç) İmkân varsa, satılanın ayıpsız bir misli ile değiştirilmesini isteme,

seçimlik haklarından birini kullanabilir. Satıcı, tüketicinin tercih ettiği bu talebi yerine getirmekle yükümlüdür.

Ayıba karşı tekeffülde zaman aşımı süreleri, TKHK m.12’de düzenlenmektedir. Buna göre, Kanunlarda veya taraflar arasındaki sözleşmede daha uzun bir süre belirlenmediği takdirde, ayıplı maldan sorumluluk, ayıp daha sonra ortaya çıkmış olsa bile, malın tüketiciye teslim tarihinden itibaren iki yıllık zaman aşımına tabidir. Bu süre konut veya tatil amaçlı taşınmaz mallarda taşınmazın teslim tarihinden itibaren beş yıldır. Bu Kanunun 10 uncu maddesinin üçüncü fıkrası saklı olmak üzere ikinci el satışlarda satıcının ayıplı maldan sorumluluğu bir yıldan, konut veya tatil amaçlı taşınmaz mallarda ise üç yıldan az olamaz. Ayıp, ağır kusur ya da hile ile gizlenmişse zamanaşımı hükümleri uygulanmaz.

Hukukun çeşitli alanlarında yazılmış bulunan diğer makalelerimize ulaşmak için blog sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.